Montrö, Vevey, Lozan

İsviçre’nin Fransızca konuÅŸulan güneybatı bölgesinin en güzel köşesi Cenevre Gölü ve çevresi. Lozan yakınlarından baÅŸlayan kıyı yolu Vevey ve Montrö üzerinden geçip Villeneuve’e kadar uzanıyor. Oradan ötesi İtalya ve Fransa toprakları…

Cenevre Gölü namı diğer Leman Gölü ve çevresine, Akdeniz kıyılarını anımsatan iklimi nedeniyle İsviçre Rivierası deniliyor. Montrö, 25 bin nüfuslu küçücük bir şehir. Ancak karlı Alp dağları, üzüm bağlarıyla kaplı yamaçları ve muhteşem Leman Gölü, Montrö’yü mutlak görülmesi gereken yerler arasına koyuyor.
sudanhikayeler

Montrö deyince bizim aklımıza ilk olarak Boğazlar Sözleşmesi gelse de, şehir dünyada caz festivaliyle tanınıyor. 1967’den beri her yıl Temmuz ayında düzenlenen festivali, caz, rock, soul, blues severlerden oluşan 250 bin civarında müzik sever takip ediyormuş.

Montrö’ye geldiyseniz ve Freddy Mercury’i veya Queen’i seviyorsanız, Casino Barriere de Montreux içerisinde yer alan Queen Studio Experience’i mutlaka ziyaret etmelisiniz. Freddy Mercury 1978 yılında Montreux Caz Festivaline gelmiÅŸ ve Queen ile birlikte Jazz albümünü burada kaydetmiÅŸ. Bu esnada Ceneva Gölü ile Montrö’ye aşık olmuÅŸ ve buraya yerleÅŸmeye karar vermiÅŸ. Eski gazete haberleri, kostümleri, stüdyolarının bir replikası, orjinal el yazısı kağıtlar, minik ve güzel bir müze oluÅŸturulmuÅŸ. Freddy Mercury’nin Leman Gölü kıyısındaki heykeline de uÄŸrayıp mutlaka bir resim çektirmelisiniz…

Montrö’de mutlak ziyareti hak eden diÄŸer bir yer de ÅŸehrin simgesi Chateau Chillon. Åžato Cenevre Gölü kıyısındaki muhteÅŸem panoramasıyla gerçekten muazzam. Arka surlardan itibaren baÅŸlayan Alp DaÄŸlarının etekleri olaÄŸanüstü güzel tabiatı ile sizi içine alıyor. Åžatonun ön tarafı ise Leman Gölü ve Fransız Alpleri’nin seyretmeye doyamacağınız manzarasına sahip. Chateau Chillon için Avrupa’da görülmesi gerekli 10 ÅŸatodan birisi deniliyor, kesinlikle katılıyorum. Bir süreliÄŸine de olsa insan burada eski zamanlarda yaÅŸamış olmayı hayal ediyor. Son derece romantik ve mistik bir ortam var. Kim bilir ne hayatlar yaÅŸanmıştır bu ÅŸatoda; ne aÅŸklar, ne kavgalar, umutlar, umutsuzluklar…
EÄŸer Mayıs-Ekim ayları arasında gelirseniz Montrö’den kalkan ‘The Chocolate Train’ olaÄŸanüstü manzaralar eÅŸliÄŸinde Gruyères’e, oradan da Broc’a gidiyormuÅŸ. Gruyere peyniri, fondünün ana malzemelerinden biri. Gravyer peynirinin anası. Sadece peynir ve çikolata tadımı için bile bu geziye deÄŸer. Aklınızda olsun.

Biz ilk gün sabah Montrö’de göl kıyısında ve ÅŸehir içinde bir tur atıp, Queen Studio Express ziyaretinin ardından Vevey’e geçiyoruz. Chateau Chillon gezisini ertesi güne bırakıyoruz.

Göl kenarından yaklaşık 30 dakika süren bir yolculukla Vevey’e varıyoruz. Vevey bu bölgenin, hatta tüm İsviçre’nin elit kesiminin tercih ettiÄŸi bir bölge. Sahil kenarında ve tepelere doÄŸru yükselen yeÅŸil yamaçlardaki heybetli evler, muhteÅŸem panoramaya sahip. Tarihi kent merkezinin dar sokaklarında ÅŸirin yapılar dizi dizi. Küçücük ÅŸehri gezerken bir mahalle sıcaklığını hissediyorsunuz. Bölgenin en samimi ÅŸehri Vevey kesinlikle. Küçük marka butikler, sevimli hediyelik eÅŸya ve özel yapım çikolata dükkanları, yan yana sıralı kafeler, restoranlar çok çekici. Biz Hostellerie de Geneve isimli restoranda harika bir yemek yiyoruz, herkes İsviçre ve Fransız karma menüden memnun. Dönüşte çikolata alışveriÅŸini de ihmal etmiyoruz.

Vevey’in Leman Gölü kıyısı gerçekten muhteÅŸem. Åžansımıza Kasım ayının başında güneÅŸin pırıl pırıl olduÄŸu harika bir güne denk geliyoruz. AÄŸaçların yaprakları altın sarısına, bakır kızılına dönmüş güneÅŸin yansımalarıyla. Dökülen sarı yaprakların altında, göl kıyısında son derece romantik bir yürüyüş yapıyoruz. Kız kıza olduÄŸumuz için bu noktada biraz hayıflanıyoruz doÄŸrusu :) Ancak manzaraya kapılıp Vevey’in simgesi gölün ortasındaki çatal heykeli es geçmiyoruz.
Dünya çapındaki birçok milyonere ev sahipliÄŸi yapan ÅŸehirde, Charlie Chaplin de hayatının son 25 yılını geçirmiÅŸ. Hiçbir zaman siyasete taraf veya siyasetin içinden olmamasına karşın filmlerindeki bazı sahnelerin komünizm propagandası olarak yorumlanması sonucunda Chaplin’in ABD’ye girmesi yasaklanmış. Dönemsel hareketleri mizahi bir ÅŸekilde eleÅŸtiren Chaplin, her zaman politikacılarla karşı karşıya kalmış ve sonunda huzuru Vevey’de bulmuÅŸ. Ünlü yönetmen, yazar ve komedyenin filmlerine ve aile hayatına ait detayları görmek isterseniz Charlie Chaplin World müzesini ziyaret edebilirsiniz. Sanatçının 70.yaÅŸ gününde yazdığı ‘kendimi sevmeye baÅŸladığımda’ diye baÅŸlayan ÅŸiirini ‘hatırlamak isteyenler bu linkten ‘Charlie Chaplin’den hayata dair’ yazıma göz atabilirler.
Vevey’deki keyifli gezintimizin ardından Lozan’a doÄŸru yola koyuluyoruz. Lozan yokuÅŸlar ve merdivenler ÅŸehri hazırlıklı olun. Tren istasyonundan ÅŸehir merkezine ciddi bir yokuÅŸu tırmanarak ulaşıyorsunuz. Keyfine düşkün ekip olarak bu uzun! yol yorgunluÄŸunu atmak üzere bulduÄŸumuz ilk güzel kafeye kahve molasına oturuyoruz. Öğlen yemeÄŸi fazla kaçıran ve enerjisini boÅŸaltamayan biz iki arkadaÅŸ ise hızlı bir ÅŸehir turuna çıkıyoruz. Montrö ve Vevey’den sonra Lozan daha bir ÅŸehir gibi görünüyor gözümüze, diÄŸer ikisi gibi sempatik deÄŸil. Hızlı büyük bir tur atıyoruz, haÅŸmetli Lozan Katedrali’ne uzaktan el sallıyoruz, Place de la Palud küçük meydanda resim çektiriyoruz, yılbaşı süslerinin satıldığı dükkanları geziyoruz ve arkadaÅŸlarımızın yanına dönüyoruz. Sonrasında hep birlikte ÅŸehri bu sefer farklı bir rota ile gezmeye baÅŸlıyoruz ancak güneÅŸin gitmesiyle birlikte çok keskin bir soÄŸuk bastırıyor. Saat 16.00 itibariyle bir çok maÄŸazanın da kapandığını söyleyeyim. Gece hayatının merkezi olan Flon bölgesine gidip caddenin ortasındaki buz pateni pistinde 4-10 yaÅŸ grubu çocukları ve ailelerini görünce buradaki eÄŸlence potansiyelini hayal gücünüze bırakıyoruz. Kendimizi bu sefer ısıtmak üzere bir kafeye atıyoruz. Sohbet muhabbet, İsviçre’nin de ancak böyle bir grupla gezileceÄŸine kanaat getirip yemek rezervasyonumuz olan Cafe Romand’a geçiyoruz.
Cafe Romand geleneksel fondü yapan ünlü bir mekan. Sayılı da olsa ÅŸimdiye kadar yediÄŸim en güzel fondüyü yedim diyebilirim. Fondü (fondue), portatif bir ocak üzerinde eritilimiÅŸ peynirin, uzun çatallarla ekmek batırılarak yenmesi diyebiliriz. ÇiÄŸ et batırılan çeÅŸitleri de var ancak geleneksel olanı peynir fondü. Yapımında iki çeÅŸit peynir, Gruyere ve Vacherin, bir miktar ÅŸarap ve hafif baharat karışımı kullanılıyor. Servis korniÅŸon turÅŸu ve piÅŸmiÅŸ arpacık soÄŸan ile birlikte yapılıyor. Yanında mutlaka kurutulmuÅŸ et ve ÅŸarap önerilir. Kalori bombası olan yemeÄŸimizin ardından karşı koyamadığımız krem ÅŸanti ve orman meyveli bezeyi de yiyerek Montrö’deki otelimize koÅŸarak gitmeye karar veriyoruz. Åžaka tabi, tatilde yenilenler sayılmıyor …
Ertesi gün sabah kahvaltısını otelimizin göl ve daÄŸ manzaralı restoranında yapmak üzere sözleÅŸiyoruz, ama sabah kalkmak çok kolay olmuyor. Geç kalınca odamızın balkonunun Fransız Alpleri’ne ve Leman Gölü’ne nazır manzarasında espressolarımızı içip kahvaltıyı pas geçiyoruz. Bugünün planı Chateau Chillon gezisi ve dönüş yolculuÄŸu için Cenevre’ye gidiÅŸ…

Aklımızda tekrar ne zaman gelinir, yaz mı kış mı yapsak sorularıyla kısa tatilimizi keyifle tamamlıyoruz…

No Comments

Site is using the Seo Wizard plugin by http://seo.uk.net/